25 Ağustos 2014 Pazartesi

Öylesine Birşeyler

Kaç gündür yazdım yazacağım derken bir türlü elim gitmedi klavyeye. Başlığım da pek bir sevimsiz oldu ama içimde bir burukluk varken ne yazacağımı bilemiyorum.

Öncelikle tatilim çok çok güzel geçti.Güzel anılarla birlikte geri döndüm. Hatıra kutumun içine yeni şeyler eklendi. Hayatımın en güzel bir haftasıydı belki de. Geçen seneden beri yaz gelse de tatil planı yapsak deyip duruyorduk.En güzel hayallerimizden biriydi. Gerçekleştirdiğimiz için o kadar mutluyum ki. Hıı bir de hayatımın en hızlı haftasıydı. Neden en mutlu olduğumuz anlarda zaman deli gibi akıp geçmek zorunda ki ?

Serkan'la ömür boyu mutlu olabileceğime bir kez daha emin oldum. Birbirimizin en paspal halini görmek kadar güzel birşey yok galiba :) Bolca güldük,eğlendik.

Eve döndüğümde bir süre bunalımdaydım. İşten hala izinli olduğum için annemle ve ablamla birlikte İstanbul'da oturan ablama gittik.

Sonra oradayken dayımdan anneannemin hastaneye kaldırıldığı haberini aldık. Apar topar eve döndük yine. Yoğun bakımdaydı ve bugün anjiyo oldu. Ama durumu kötü. Doktor baya olumsuz şeyler söylemiş. Anneannem yakınlarımdan kaybettiğimde gerçekten üzüldüğüm sayılı kişilerden olacak. Gerçekten eksikliğini hissedeceğim.

Bazen ölüme üzülemediğimi düşünüyorum. Mesela birinin ölüm haberini aldığımda sadece bir hayat sona erdiği için üzülüyorum. Herkesin ölümüne gözleri dolan bir insan olamadım hiç bir zaman.

Ama anneannemin yokluğuna alışmak zor olacak. Sanki ölmüş gibi yazıyorum değil mi ? Bu sefer dayanamayacak gibi hissediyorum belki de ondandır. Umarım yanılırım. Umarım bizimle kalır ve o neşeli konuşmalarıyla bizi güldürür yine. İstanbul'a gitmeden önce gitmiştik anneanneme. İnşallah onu son görüşümüz değildir.

Tatilden sonra mutlu bir yazı yazamadım ama kusuruma bakmayın. Belki sonra bahsederim, belki de hiç bahsedemem tatilden. Belki de moralim düzelince işte ne bileyim...

Stajım bitti bu arada ayın 22 sinde. Yarın evraklarımı tamamlayıp ruhsat başvurusu yapacağım.Bir adımı daha geride bırakmış oldum böylece.

Of baya kötü bir yazı oldu bu ya. Şöyle bir baktım da çok sıkıcı gerçekten.Buraya kadar okuduysan çok teşekkür ederim vallahi :)

Bu arada tatile giderken yazdığınız yorumları da okudum. İyi tatiller dilekleriniz için hepinize çok teşekkür ederim.Cevap yazamadım bir türlü. Bağışlayın emi :)

Hiç kimseleri okuyamadım daha. Fırsat olmadı yada ben o fırsatı yaratamadım. Neyse, geldim ben, buralardayım artık...

11 Ağustos 2014 Pazartesi

Tatil Başlasınnn :)

Telefondan yazmanın zorluğu eşliğinde 1 haftalik kısa bir hoşçakal demeye geldim.Hicbirsey yazmadan gidecegimi düşünmediniz herhalde :)

Birkaç saat önce de bavul hazırlığımı tamamladım. Serkan sürekli abartmamamı söylese de bavuldan bir tişört çıkartıp iki tane koyarken buluyorum kendimi.  Hicbirsey çıkartmak istemiyorum ya banane.Ya aklım evde biraktiklarimda kalırsa.  Ya keşke onu da alsaydim giyerdim dersem.Hayir Hayır bu riski göze alamam kesinlikle :)

 Sabah erkenden yola çıkacağız Serkanla. Bir hafta yeterli olabilecek yemek tarifleri listesi ve alışveriş listesi hazırladım. Hersey gayet planli anlayacaginiz :)

tatilden döndüğümde okuyacağım birikmiş bir sürü yazı olacak yihhuu :) Kendinize iyi bakın emi :) Yazım yanlışlarımı da görmezden geliverin artık :)

Hoşçakalın...

7 Ağustos 2014 Perşembe

Kayıp Sembol / Dan BROWN


Evet tahmin ettiğiniz üzere asıl kahramanımız yine Profesör Robert Longdon. Arkadaşı Peter Solomon'un ricası üzerine onun asistanı olduğunu iddia eden kişinin çağrısı ile ABD Kongresi'nde bir konferans vermeye davet edilir. Bu daveti kabul edip oraya gider. Giderken Yanına Peter'ın ona vermşiş olduğu emaneti de yanına alır. Nereden bilsin bu emanetin başına bela olacağını?

Konuşma yapacağı salona girdiğinde salonda kendisinden başka kimsenin olmadığını farkeder. Orada Peter Solomon'un kesik elini bulur. Bu kesik el bir semboldür.Peter Solomon bir mason olduğu için masonik semboller,sırlar, şifreler de girer işin içine.

Longdon'a bu macerada Peter'ın kardeşi Katherine Solomon da eşlik eder. Katherine noetik bilim uzmanıdır. Ölümden sonra yaşam var mı, ruh var mı gibi sorulara cevap arayan ve insanın düşünce gücüne yönelik deneyler yapan bir bilim kadını. Ruhun var olup olmadığına dair yaptığı ilginç bir deney var.O kısmı çok severek okumuştum.

"Eğer büyük sır bu gece ortaya çıkarsa insanlık çok büyük tehlikeye girer" cümlesi insanda merak duygusu uyandırıyor kitap boyunca.

Bir de kötü karakterimiz Mal'akh var. Örgütlere ve esrarengiz bilgilere merak sarmıştır. Kayıp bilgeliğin peşindedir. Başlarda ne için bu kadar çabaladığına ve kim olduğuna anlam veremesem de bu karakterin olaylara bağlanışı harika olmuş. Kim olduğunu öğrendiğimde baya şaşırmıştım. Mal'akh da büyük sır ve kayıp sembolün peşindedir.Bir yandan da intikam almanın peşine düşmüştür.

Kayıp sembolün ne olduğunu öğrendiğimde benim için bir hayal kırıklığı oldu açıkçası. Kitap hristiyanlık ve masonluk etrafında kurgulanmış.Ve tabi ki Dan Brown baya emek vermiş bu bariz belli. Ama beni pek sarmadı. Kendimi kaptırarak da okuyamadım açıkçası. Ama kesinlikle kötü bir kitap değil. Sadece diğer kitaplarını çok beğendiğim için bu beklentimi karşılayamadı. Ama olsun. Vakit kaybı değildi asla.

“…Antik Gizemler, yani tüm çağların kayıp bilgeliği, uzun bir süre insanoğlunun en kutsal hazinesi olarak kabul edilmiştir ve tüm büyük hazineler gibi özenle korunmuştur. Bu bilginin gerçek gücünü anlayan aydınlanmış bilgeler, onun yol açabileceği sonuçlardan korkmayı öğrenmişlerdi. Bu gizli bilgi ehil olmayanların eline geçtiğinde, yıkıcı sonuçlar doğurabileceğini biliyorlaardı. Daha önce de belirttiğim gibi güçlü araçlar hem iyilik hem de kötülük için kullanılabilirler. Bu yüzden Antik Gizemleri ve bu süreçte rol alanları korumak amacıyla, eski uygulayıcıları gizli kardeşlikler kurdular. Bu kardeşliklerde bilgeliği sadece uygun eğitimi alanlarla paylaşarak, bilgeden bilgeye aktardılar." 


“Bizler yaratıcılarız ama safiyane bir şekilde yaratılan rolünü oynuyoruz. Kendimizi, bizi yaratan Tanrı’nın etrafında hırpalanan zavallı koyunlar gibi görüyoruz. Korkmuş çocuklar gibi yardım, bağış ve iyi şans dilenerek diz çöküyoruz. Ama Yaradan’ın suretinden yaratıldığımızı fark ettiğimiz anda, bizlerin de birer yaradan olduğumuzu anlamaya başlayacağız. Bu gerçeği anladığımızda, insan potansiyelinin kapıları ardına kadar açılacak.”

5 Ağustos 2014 Salı

Bildiğin Özledim :)

Günlerdir uğrayamaz oldum.İçimde bir suçluluk bir vicdan azabı..Kelimelerle anlatamam yani.Sanki çocuğumu cami avlusuna bırakmışım gibi hissediyorum kendimi blogla ilgilenmeyince.Bildiğin özledim ben burayı :)

Bu yoğunluğun sebebi ne diye sorarsanız ortada bir sebep de yok açıkçası. Gündüz işteyim.E bir de adli tatil olunca yapacak bir şey de yok ki bilgisayarın başında blogla ilgilenirken dilekçe yazarmış numarası yapayım :D Hal böyle olunca fazla göze batmamak adına uslu kızı oynuyorum bu ara :) Eve geldiğimde de ablam ve yeğenimle vakit geçiriyorum.Geceleri bizim ergenle dışarı çıkıyoruz. O etraftaki ergenleri keserken ben de Serkan'a mesaj atıyorum. Ayy şimdiki nesil çok fena vallahi.Biz kafamızı kaldırıp bakmaya utanırdık :)

Haftasonu da düğün ve Serkan'la buluşarak geçiverdi. İki gündür de alışveriş manyağı oldum.Kendime ciciler aldım tatil için. P.tesi gidiyoruz az kaldı. Hazırlıklarım bitmek üzere. En sevdiğim şey de alışverişten sonra eve gelip aldıklarımı yeniden denemek ve onları yatağın üzerine yığıp bırakmak.Sonra da annemin topla artık şunları diye tekrar tekrar söylemesine aldırmamak :)

İşte böyle..Azıcık zaman bulmuşken bir görünüp gideyim dedim. İyi geceleeer :)

1 Ağustos 2014 Cuma

Filmli Dizili Mim

Mert  konusu çok güzel olan bir mim hazırlamış. Beni de mimlemiş.Teşekkür ederim Mert :)

Başlığı gördüğümde sevdiğimiz dizileri filmleri yazacağız sandım ama öyle değilmiş meğer. Tam tersi büyük kesimler tarafından çok sevilen ama bizim nefret ettiğimiz dizileri ve filmleri yazacakmışız. En az 3 film yada dizi yazmamızı istemiş. Başlayayım o zaman ben :)

1-Karayip Korsanları
Millet ağzı açık deli gibi izlerken ben neden sevmiyorum ve bir türlü sevemedim anlamış değilim. Johnny Depp'in filmdeki hali bana bir tiksinç geliyor anlatamam. Filmi bir kaç defa izlemek istedim hep en baştan başladım. Ama yok o kadar sıkılıyorum ki yarısında kapatıyorum en sonunda pes ettim.










2-Godfather
Sadece 20 dk katlanabildim bu işkenceye. Godfather deyince aklıma gelen tek şey Kurtlar Vadisi oluyor. İsmi bile bir itici geliyor ki sormayın :)








3-Braveheart
Iyyy o adamın aslan yelesi gibi saçları. Aklımda kalan en önemli şey bu sanırım :D Sevmedim sevemiyorum üzgünüm. Çok sıkıcıydın şekerim :) Gerçi filme konsantre de olamadım ya neyse.Yarı sarhoş olmamdan kaynaklanıyor olabilir :)













4-Lost
Kitleler halinde sezon sezon tekrar tekrar izlenirken ben bir sezonu zor bitirdim. O bir sezonun da benim için zaman kaybı olduğunu düşünüyorum.








5-The Walking Dead
Sadece 3 bölüm izledim.Sevmemek için belki çok az bir süreç. Ama gerçekten dünyada izlenecek başka hiçbirşey kalmasa yine de devamını izlemem. Nasıl bir saçmalıktır o ya. Ama filmdeki makyajlar konusunda harika olduklarını söylemeden geçemem.







Aklıma ilk gelenleri yazdım. Sanırım benim bir filmi yada diziyi sevmem için önce isminin hoşuma gitmesi lazım. Çok saçma bir takıntı ama öyle işte. Bir de böyle deli gibi sevilen ve övülen filmleri izlemeyi hep erteliyorum ya. Erteleye erteleye de hiçbir zaman izleyemiyorum.

Mert bir sürü kişiyi mimlemiş zaten.Ben mimlemeden kaçayım bari :)

Tahrik İndirimi Sebebi "Tayt"

Hâkim taytı ‘tahrik’ saydı

"Kadına yönelik şiddetin önlenmesi tartışılırken mahkemeler erkekleri koruyan kararlar vermeye devam ediyor. Erzurum’da boşanmak isteyen karısını bıçakla yaralayan Turgay K., ‘eşi tayt giydiği’ gerekçesiyle tahrik indirimi aldı."


Yukardaki cümleler Milliyet Gazetesi'nden alıntı. Gördüğümde gerçekten inanamadım. Yakında sadece kadın olmak bile tahrik indirimi sebebi sayılacak sanırım. 
Egolarıyla o kürsülere kurulmuş insanların karar verirken bu kadar öznel davranması gerçekten kabul edilebilir değil.Tayt nasıl bir tahrik indirimi sebebi olur ya? Kime göre neye göre tahrik?!!

Böyle insanlarla aynı bölümü okumuş olmaktan bile utanıyorum. Bu kadar dar görüşlü olmak ve at gözlükleriyle yaşamak.. Allah akıl fikir versin. 

Bir gün belki hakimlerin öznel değer yargılarıyla ve kendi fantezileri doğrultusunda karar vermediği bir adalet sistemine kavuşuruz.Pek umudum yok ya neyse...

Bloğumda bu tür şeyler yayınlamamaya karar vermiştim çok uzun zaman önce ama bu haberi görünce dayanamadım ne yazık ki.